Türkiye'nin Hazinesi olan BOR
Çeşitli metal veya ametal elementlerle yaptığı bileşiklerin gösterdiği değişik özellikler, endüstride pek çok çeşit bor bileşiğinin kullanılmasına imkan sağlamaktadır. Endüstriyel açıdan önemli bor bileşikleri arasında boraks (tinkal, sodyum kökenli bor bileşikleri) kolemanit (kalsiyum kökenli bor bileşikleri), üleksit (sodyum-kalsiyum kökenli bor bileşikleri) ana gruplaması altında kernit, probertit, szyabelit, datolit, sasolit, tüvenan, boraks dekahidrat, boraks pentahidrat, susuz boraks, borik asit, sodyum per borat, susuz borik asit, hidroborasit sayılabilir.
Bor madenleri, topraktan çıkarıldıktan (tüvenan cevher) sonra kırma, eleme, yıkama ve öğütme işlemlerini müteakip, ilgili sanayilerin kullanımına hazır hale getirilmektedir.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE BOR KAYNAKLARI VE TİCARETİ
Türkiye bor kaynaklarında dünyanın en büyük rezerv ülkesidir. Dünya toplam rezervinin 65-70%’i Türkiye’de bulunmaktadır. Türkiye’deki bor rezervlerinin yerlerini ve miktarlarını belirleyen kapsamlı bir araştırmanın henüz yapılmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin aslında dünya rezervlerinin daha da büyük bir kısmını elinde tutuyor olabileceği düşünülmektedir. Yeni arama çalışmalarının yapılmasıyla Türkiye bor rezervlerinin iki katına bile çıkabileceği iddia edilmektedir. Türkiye’den sonra ikinci kaynak ülke ABD olup, dünya rezervlerinin %13-24’ü arasında bir payı olduğu bilinmektedir. Ancak ABD, boru uzun süredir endüstrinin çeşitli alanlarında kullanmakta olduğundan, yakın gelecekte bor rezervlerinin tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu sebeple ABD, kalan bor madenlerinin bir kısmını “stratejik rezerv” ilan ederek çıkarılmasını durdurmuştur. Türkiye’deki bor madenlerinin kalitesi ABD’ndekinden yüksektir. ABD Türkiye’den yılda 350-400.000 ton ham ve rafine bor ithal etmektedir. Dünya bor rezervlerinin kalan kısmı Arjantin, Bolivya, Şili, Çin, İran, Kazakistan, Peru ve Rusya’da bulunmaktadır.
Dünyada işletilen toplam 488 milyon tonluk rezervin 320 milyon tonu Türkiye’dedir. Dünyada işletilen ve tahmin edilen bor madeni rezervlerinin B2O3 miktarlarına göre dağılım yüzdeleri aşağıdaki tabloda verilmiştir: |
Ülke | İşletilen Rezerv Miktarı (ton) | İşletilen Rezerv (%) | Bilinen Rezerv Miktarı (ton) | Bilinen Rezerv (%) |
Türkiye | 320.000.000 | 66 | 803.000.000 | 63 |
ABD | 60.000.000 | 12 | 209.000.000 | 16 |
Kazakistan | 54.000.000 | 11 | 136.000.000 | 11 |
Çin | 27.000.000 | 6 | 36.000.000 | 3 |
Güney Amerika | ||||
27.000.000 | 6 | 91.000.000 | 7 | |
Toplam | 488.000.000 | 100 | 1.275.000.000 | 100 |
Kaynak: Roskill Information Services Ltd.
Bor madeni Türkiye’nin özellikle kuzey batı bölgelerinde bulunmaktadır. Türkiye’de bugüne kadar işletilmiş bor madeni ocakları ve bulundukları yöreler aşağıda gösterilmiştir: |
Şehir | İlçe-Yöre | Maden Yatağı | Maden Cinsi |
Susurluk | Aziziye, Sultançayırı, | ||
Balıkesir | Bigadiç | Ankara, Acep, Domuz, | Kolemanit ve |
Sındırgı | Kireçlik, Kurtpınar, | Uleksit | |
Küçükler | Faraş, Günevi, | ||
Beğendikler, Yeniköy | |||
Kütahya | Emet | Hisarcık, Harmanköy, | Kolemanit |
Espey, Killik | |||
Bursa | Kestelek | Kestelek | Kolemanit |
Göcenoluk, Harmankaya | |||
Eskişehir | Kırka | Tinkal | |
Kaynak: http://www.boraxtr.com
Türkiye’nin Bor Madeni İhracatı
| |||
Yıl
|
Miktar Ton
|
Değer $
|
Fiyat $
|
1989 | 820.077 | 172.500.869 | 210 |
1990 | 681.667 | 147.760.148 | 217 |
1991 | 637.524 | 133.028.121 | 209 |
1992 | 617.739 | 130.813.254 | 212 |
1993 | 613.012 | 120.472.646 | 197 |
1994 | 622.194 | 120.866.940 | 194 |
1995 | 684.404 | 134.135.409 | 196 |
1996 | 735.720 | 140.975.909 | 192 |
1997 | 731.618 | 136.095.150 | 186 |
1998 | 655.755 | 123.944.546 | 189 |
1999 | 653.480 | 121.318.868 | 186 |
2000 | 567.760 | 102.023.724 | 180 |
Türkiye’nin Bor Ürünleri İhracatı
| |||
Yıl
|
Miktar Ton
|
Değer $
|
Fiyat $
|
1989 | 169.101 | 59.461.693 | 352 |
1990 | 143.850 | 53.317.268 | 371 |
1991 | 140.203 | 48.633.368 | 347 |
1992 | 196.812 | 70.361.680 | 358 |
1993 | 195.675 | 65.720.021 | 336 |
1994 | 245.046 | 81.550.597 | 333 |
1995 | 241.838 | 82.176.705 | 340 |
1996 | 249.943 | 85.220.914 | 341 |
1997 | 313.702 | 101.191.357 | 323 |
1998 | 296.183 | 95.994.684 | 324 |
1999 | 360.703 | 114.775.118 | 318 |
2000 | 341.309 | 106.578.614 | 312 |
Kaynak: http://www.boraxtr.com
Roskill’in 1999 verilerine göre; 1997 yılında dünyada toplam doğal sodyum boratlar ve konsantre bor ihracatı 945.294,5 ton olarak gerçekleşmiş, Türkiye; ham bor ihracatında dünyada % 95’in üzerinde bir paya sahip olmuştur. Diğer önemli ihracatçılar ise; Şili, Peru ve Amerika’dır. Diğer bir deyişle Türkiye’nin, dünyada ham bor cevheri ihracatçısı tek ülke olduğu söylenebilir. Türkiye, bor madeni üretiminin % 80-85’ini, rafine bor ürünlerinin ise % 60-70’ini ihraç etmektedir.
BOR MADENİNİN KULLANIM ALANLARI
Bor ve bileşiklerinin sanayide çok çeşitli kullanım alanları bulunmaktadır. Türkiye’nin büyük ölçüde ham veya yarı işlenmiş olarak ihraç ettiği, ülke içinde sabun, deterjan ve cam sanayilerinde kullandığı bor, ABD’nde uzay mekiklerinden, savaş uçaklarına ileri teknoloji isteyen pek çok alanda kullanılmaktadır. Bor ve bileşikleri cam, porselen ve seramik eşya sanayiinde, yanmaz eşya yapımında (itfaiye giysileri, elektrik kabloları, fren balataları, atom reaktörleri, vb. sistemlerde soğutucu veya ısınmayı geciktirici, yüksek enerjili yağ), cam yünü, tekstil kimyasalları, deri giysileri, fotoğraf kimyasalları, mobilya ve benzeri ahşap eşyayı koruyan sıvılar, yapay gübre katkı maddesi, kağıt sanayii ürünleri, yapıştırıcılar, böcek öldürücüler, krem, pudra ve deodorant gibi kozmetikler, diş macunu, merhem, deri ve göz hastalıkları antiseptikleri gibi ilaçların üretiminde kullanılmaktadır.
Dünya bor üretim ve tüketimi 1970 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır. Dünya borat tüketiminin %43’ü fiberglas ve cam sektöründe, %19’u deterjan sektöründe, %11’i seramik sektöründe gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de ise bor tüketimi çok düşük seviyede olup, dünya tüketiminin %1-2’si civarındadır. 2000 yılı itibariyle Türkiye’de bor’un %27’si demir-çelik, %12’si cam ve cam elyafı, %38’i seramik ve firit, %12’si deterjan, %5’i kimya ve %6’sı diğer sektörlerde tüketilmiştir.
Bor madeninin en büyük kullanıcıları Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’dır. Bu iki bölge dünya tüketimin yaklaşık %72’sini oluşturmaktadır. Güney Amerika %12’sini, Asya/Pasifik ülkeleri %10’nu, Doğu Avrupa ise kalan miktarın büyük kısmını tüketmektedir”.
Bor elementinin birçok diğer elementle kolayca bileşikler oluşturabilmesi, çeşitli özellikteki maddelerin bordan elde edilebilmesine yola açmaktadır. Borun çelikten daha sağlam ve her türlü camdan daha saydam olması nedeniyle uzay mekiklerinin camları bordan yapılmaktadır. Uzay teknolojilerinde çelik yerine bor çubuklarının kullanılması gündeme gelmektedir.
Hafifliği, gerilmeye olan direnci ve kimyasal etkilere dayanıklılığı sebebiyle; plastiklerde, sanayi elyafı üretiminde, lastik ve kağıt endüstrisinde, tarımda, nükleer enerji santrallerinde, roket yakıtlarında da bor kullanılmaktadır. Camın ısıyla genleşmesini önemli ölçüde indirgediği, camı asite ve çizilmeye karşı koruduğu, titreşim, yüksek ısı ve ısı şoklarına karşı dayanıklılığı sağladığı için ısıya dayanıklı cam gereçleri ve elektronik ve uzay araştırmalarında kullanılacak üstün nitelikli camların üretiminde de borun önemli yeri vardır.
Japon bilim adamlarınca, 2001 yılı Şubat ayında, magnezyum diboridin geleceğin süper iletkeni olabileceği keşfedilmiştir. Süper iletkenlik, sıcaklığın belli bir noktanın altına düşürülmesiyle (kritik sıcaklığın altına) her türlü elektriksel direncin kaybolması durumudur. Süper iletkenliğin genellikle -273 0C olan mutlak sıfır noktasına yakın sıcaklıkta gerçekleşmesi ve bu derece düşük bir sıcaklığı gerçekleştirmenin pahalı oluşu, çok daha yüksek kritik sıcaklığa sahip olan magnezyum diboridi ucuz ve verimli bir alternatif haline getirmektedir. Süper iletkenler, çok yüksek akım yoğunluklarını hiçbir enerji kaybına neden olmadan taşıyabildikleri için santrallerden şehirlere verimli enerji iletimi, güçlü mıknatıs isteyen uygulamalar (magnetik rezonans, maglev trenleri vs.), büyük miktarlarda enerjinin manyetik alan depolanması ya da mikro elektronikte istenmeyen ısının önlenmesi gibi bir çok uygulama alanına sahiptir.
Diz üstü bilgisayarlar, cep telefonları, avuç içi bilgisayarları ve diğer mobil iletişim araçlarında kullanılan akım levhalarının vazgeçilmez hammaddelerinden biri bordur.
Piyade tüfeği, tabanca, top, tank üretiminde, zırhlı personel taşıyıcıların zırhlarını güçlendirici seramik plaklarda da bor kullanılmaktadır. Borla güçlendirilmiş cam malzemelerin iletken olmayan ve düşük dielektrik özelliği onları radara karşı görünmez kıldığı için askeri teçhizat yapımında önemlidir. ABD ordusu tarafından kullanılan gizli teknoloji ürünü Stealth Fighter (hayalet uçaklar) ve donanımlarının imalinde de bor ve rafine bor ürünlerinin kullanıldığı düşünülmektedir.
Tarımda bor mineralleri “bitki örtüsünün gelişmesini artırmak veya önlemek maksadıyla biyolojik gelişim ve kontrol kimyasallarında kullanılmaktadır. Bor, değişken ölçülerde, birçok bitkinin temel besin maddesidir. Bor eksikliği görülen bitkiler arasında yumru köklü bitkiler (özellikle şeker pancarı), kaba yoncalar, alfaalfalar, meyve ağaçları, üzüm, zeytin, kahve, tütün ve pamuk sayılmaktadır. Bu gibi hallerde susuz boraks ve boraks pentahidrattan mamul bir gübre kullanılmaktadır. Ayrıca suda eriyebilen sodyum pentaborat veya disodyum ektaborattan mahsulün üzerine püskürtülmek suretiyle faydalanılmaktadır. Bor, sodyum klorat ve bromosol gibi bileşiklerle birlikte yabani otların yok edilmesi veya toprağın sterilleştirilmesi gereken durumlarda da kullanılmaktadır.”
Borun önemli bir hammadde olarak kullanıldığı ürün sayısının yüzlerce olduğu tahmin edilmektedir. Sadece ABD patent ofisinde tescilli 600’ün üzerinde borlu yakıt patenti olduğu bildirilmektedir. Birçok üründe bor, alternatifi olmayan bir girdidir. Araştırmalar sürdürüldükçe bor ürünlerine hızla yenileri eklenmektedir. Hemen hemen tüm sanayi sektörlerinde girdi olarak kullanılması nedeniyle bora “sanayiinin tuzu” da denilmektedir
BOR MADENİNİN STRATEJİK ÖNEMİ
Bor ve borlu yakıtlar, 1950’li yılların başında ABD Savunma Programında geleceğin yakıtı olarak adlandırılmış ve nükleer silahlanma dışında 2. önemli stratejik malzeme olarak nitelendirilmiştir. 1963 yılında bor NATO’nun stratejik maddeleri listesinden çıkarıldıysa da, ABD’nin bor alanındaki bazı stratejik çalışmaları gizlilik içinde yürüttüğü bilinmektedir.
Bor madeninin stratejik önemi, ülkeleri bu konuda çıkarlarını düşünmeye ve planlı davranmaya sevk etmektedir. Bor hakkında sürdürülen araştırmaların, bor bileşiklerinin yüksek teknolojili ürünlerdeki yeni kullanım alanlarını keşfetmesi, bu madeni yakın gelecekte, petrol gibi üzerinde oyunların oynandığı, uluslararası mücadelelerinin yaşandığı bir ürün konumuna getirebilecektir.
Avrupa ve Amerikalı büyük üreticilerin Türkiye’deki bor yataklarına daha Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde başlayan ilgileri bor madenleri 1978 yılında kamulaştırıldıktan sonra da azalmadan sürmüştür. Her dönemde Türkiye’de bor madeni yataklarının işletme haklarını alma taleplerini hükümetlere iletmekte, Türkiye’deki madenlerin özelleştirilmesi fikirlerini desteklemektedirler. Bor madenlerinin özelleştirilmesi 1999’da İMF ile yapılan stand by anlaşmasının taahhütleri arasında da yer almıştı.
Bor madenleri 1978 yılında devletleştirilmeden önce Türkiye’de de bor madenciliği ile uğraşan Avrupalı ve Amerikalı firmaların, çıkardıkları borun ham halde ihracını tercih ettiği, bu firmaların boru Türkiye’de işleyecek entegre tesisler vs . kurmadıkları, Türkiye’ye bor konusunda herhangi bir teknoloji transferinde bulunmadıkları, bor rezervlerinin miktarını küçük, madenin değerini düşük göstermeye çalıştıkları bilinmektedir.
Türkiye, dünyanın en zengin bor yataklarına sahip olduğu halde, yurt dışına ihraç ettiği tinkal ve borakstan üretilen sodyum per boratın ithalatçısı konumundadır. Slovenya, Türkiye’den satın aldığı boraksa karşılık Türkiye’ye sodyum per borat satmakta, Slovenya’dan yapılan per borat ithalatı bu ülkeye yaptığımız boraks satışının hemen hemen %25’ine ulaşmaktadır
Dünya bor üretimi %100 B2O3 bazında 1,5 milyon ton civarındadır. Bu üretimin %39’u ABD sermayeli US Borax (ya da diğer adıyla Rio Tinto ), %31’i Eti Holding A.Ş. tarafından gerçekleştirilmektedir. Değer olarak ise dünyada yaklaşık yıllık 1,2 milyar ABD doları kadar B2O3 pazarı bulunmaktadır. Eti Holding bu pazarın parasal olarak % 20-23’üne, US Borax ise % 65-70’ine sahiptir. Değer bazındaki payın miktar bazındaki paydan daha düşük olması, büyük ölçüde Türkiye’nin pazarı ve fiyatları yeterince kontrol edememesinden ve ABD daha rafine ürünler satarken Türkiye’nin ağırlıklı olarak ham ürün satmasından kaynaklanmaktadır. Bor gibi 21. Yüzyılın petrolü olarak adlandırılan bir madenin en büyük rezerv kaynağı olan Türkiye’nin, bor ihracatından yılda yalnızca 102 milyon dolar, bor ürünleri ihracatından ise 106 milyon dolar kazanıyor olması, önemli bir kapasitenin israf edildiğine işaret etmektedir.
Türkiye bor madenini tam rafine işlenmiş olarak değil, ham veya yarı rafine halde satmasından dolayı çok önemli döviz kazandırıcı fırsatları kaçırmaktadır. Çınkı (1999) bunun çeşitli örneklerini vermektedir. “Örneğin, ortalama FOB Bandırma 200 dolar/ton’dan sattığımız %42 B203 tenörlü klomanit cevherini (Türkiye bu cevherde dünyanın tek üreticisi ve ihracatçısı konumundadır) alan bir ihracatçı firma söz konusu ürünü öğüttükten sonra 600-650 $/ton fiyatla nihai kullanıcıya satmaktadır. Söz konusu öğütülmüş kolemanit dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren sayısız kimyasal perakendeciler tarafından 5000-9200 $/ton fiyata kadar satılabilmektedir”.
Türkiye yılda ortalama 190-200 $/ton fiyatla Avrupa’da yerleşik öğütücü firmalara 700.000 ton civarında ham bor ihraç etmekte, bu satıştan 120 milyon dolar kadar gelir sağlarken öğütücü aracı tacirlerin elde ettiği gelir, 650-190=460 dolar/tona ulaşabilmektedir. Bu suretle Türkiye’nin bor madenini öğütmeden satmak suretiyle kaybı 700.000×460=322.000.000.- dolara kadar çıkabilmektedir.
Türkiye en büyük rezerv sahip olarak bor dünya piyasasını ve fiyatlarını belirleyebilecek konumdadır. Gelişmiş ülkeler sanayilerinin pek çok alanında alternatifi olmayan, ikamesi imkansız bir hammaddede büyük oranda Türkiye’ye bağımlıyken, Türkiye bu avantajını iyi değerlendirememekte, bordan kazandığı ihracat geliri çok düşük oranlarda kalmaktadır.
Diğer taraftan, Etibank’ın ham boru iç piyasaya, dış piyasaya sattığından daha pahalıya, yabancı şirketlere 140 dolara sattığı bor madenini Türk sanayicisine 250 dolara satması, yurt içinde bor kullanan sanayilerin, bor uç ürünleri üreten tesislerin kurulması ve rekabet gücü kazanması karşısında engel oluşturmaktadır. Mevcut bor ürünü tesisleri tam kapasiteyle çalıştırılamamakta, dünya piyasası yıllık 80-90 milyar dolar civarında olan bor uç ürünleri sanayileri, teknolojilerin bir çoğu Türkiye’de de bilinmesine rağmen, kurulamamakta, Türkiye’nin bor uç ürünleri dünya piyasasındaki payı %1’i bile bulamamaktadır.
Dünya rezervleri ve bu rezervlerin tüketim artış hızları göz önünde bulundurulduğunda 50-80 yıl sonra ülkemiz bor yataklarının dünyadaki tek bor kaynağı olma olasılığı yüksektir. “…. Türkiye’nin dışındaki ülkelerde dünyanın ancak 50-60 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek bor rezervi varken, ülkemizde tüm dünyanın 450 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek rezerv bulunmaktadır.”
YASAL ÇERÇEVE
1960’lı yıllardan itibaren ise sektörde bazı dağınık ve küçük ölçekli Türk firmaları da boy göstermiş, ancak, küçük ölçekli firmaların dünya çapındaki oligopol piyasasının büyük aktörleriyle başa çıkamadığı, birbirleriyle rekabete girerek borun dış satım fiyatını düşürdükleri gözlemlendiğinden, bu önemli üründen ülkemizin en fazla faydayı sağlayabilmesi için üretim, işletme ve pazarlamanın tek elden yürütülmesi ihtiyacı doğmuş, 1978 yılında çıkarılan 2172 Sayılı Yasa ile borla ilgili tüm faaliyetler tamamen devlet adına üretilmek, işletilmek ve pazarlanmak üzere Etibank A.Ş.’nin tasarrufuna verilmiş,
“Devlete ait bor ruhsat sahalarının hiçbir hakkı, gerçek ve tüzel kişilere devretme yetkisi verilmez kaydı” getirilmiştir.
“Devlete ait bor ruhsat sahalarının hiçbir hakkı, gerçek ve tüzel kişilere devretme yetkisi verilmez kaydı” getirilmiştir.
Devletleştirmenin faydaları kısa sürede görülmeye başlamış, Türkiye’nin Dünya Bor üretiminde (B2O3 bazında) 1975 yılında % 11,23 olan payı; 1980 yılında % 22, 2001 yılında %31’e yükselmiş, 1978 yılında 83,4 milyon $ olan Bor gelirleri 2000 yılında 208 milyon $’a ulaşmış, Dünyanın en kaliteli kolemanitleri olan Emet, Bigadiç Kestelek kolemanitleri 1978 yılı öncesi 40-60 $/Ton fiyatla satılırken 290-295 $/Ton fiyatla satılabilir hale gelmiştir.
1998 yılında Etibank Genel Müdürlüğünün bankacılık kısmının özelleştirilmesi nedeniyle unvan değişikliğine gidilmiştir. Yapılan yapısal değişiklikler sonucu; Eti Holding A.Ş., 7 bağlı ortaklık, 12 işletme ve Maden Müdürlüğü ile 3 iştirakten oluşmuştur. 5 adet bor işletmesi ise Bandırma’daki Eti Bor A.Ş.’ye bağlanmıştır. İlaveten, borların pazarlama işlemi ise ayrı bir genel müdürlük olan; Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş. tarafından yürütülmektedir.”
Bor madenlerinin aranması ve işletilmesi devlet tekelindedir, ancak yerli sanayicilerin Eti Bor A.Ş.’nin ürettiği bor ürünlerine dayalı her türlü yatırıma girmesi serbesttir. Bor uç ürünlerine dayalı ileri teknoloji gerektiren yatırımların yapılması, Türkiye’yi katma değeri düşük ham cevher satmak yerine katma değeri çok yüksek rakamlara ulaşabilen uç ürünleri üretip satması, ihracat gelirlerini artırmada önemli rol oynayabilecektir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Bin yıllar boyunca çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş Anadolu, maden açısından zengin bir coğrafyadır. “Türkiye, başta bor mineralleri olmak üzere toryum, perlit, ponza, mermer, trona, volkanik tuzlar, volkanik killer, manyezit, feldspat, altın ve kromit’te dünya ölçeğinde önemli olan ve dış pazarlarda ciddi pay sahibi olabileceğimiz rezervlere sahiptir” .
Ülkemizin maden kaynakları açısından zengin olmasına rağmen, maden kaynaklarımız yeterince araştırılmamış, yeterli araştırmalar ve yatırımlar yapılmamış olması sebebiyle, madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe yaratılan katma değerin GSMH içindeki payı ortalama %1’ler oranında kalmıştır. Son beş yıllık dönemde GSMH yılda ortalama %0,2 oranında büyürken madencilik sektörünün yılda ortalama %1,5 oranında küçülmesi sektörün ihmal edilmişliğinin önemli bir göstergesidir.
Türkiye, 21. yüzyılda petrol kadar, hatta daha da önemli olabileceği düşünülen bor madeninin dünyadaki en büyük rezerv ülkesidir. Ancak bu konumunun avantajlarını değerlendirememekte, gerek bor hammaddeleri, gerekse bor uç ürünleri ihracatından yeterince gelir elde edememektedir. Özellikle sanayiinin pek çok alanında kullanılan bor uç ürünleri üretiminde Türkiye epeyce geri durumdadır.
Türkiye’nin bor madenlerinden yeterince yararlanamaması bugüne kadar konuya stratejik bir yaklaşım getirilememiş olmasından kaynaklanmaktadır. 1978 yılında bor yataklarının devletleştirilmesine kadar sektör büyük ölçüde yabancı firmaların ve bazı küçük ölçekli Türk firmalarının elinde kalmış, kamu yararı amacı güden bir üretim sistemi kurulmamıştır. Bor madenlerinin devletleştirilerek devlet adına işletilmek üzere Etibank’a bırakılmasından sonra da bor ve bor ürünlerinin Türkiye’nin döviz gelirlerini en çoklaştıracak bir araştırma, üretim ve pazarlama stratejisi oluşturulamamıştır.
Bor madenlerinin değeri ve önemi göz önünde bulundurulduğunda, devlet tarafından, tek elden işletilmesinin, özellikle yabancı firmaların eline bırakılmamasının kamu yararı açısından büyük önem taşıdığı düşünülmektedir. Gerek uluslar arası bor oligopol piyasasının büyük oyuncularının Türkiye’deki bor yataklarını ülkemizin çıkarlarını değil, kendi karlarını (sermayenin doğası gereği) en çoklaştıracak şekilde işletmesiyle bordan Türkiye’nin elde edebileceği geliri azaltmasının önüne geçilebilmesi, gerekse Türk vatandaşı işleticilerin kendi aralarında rekabet ederek borun yurt dışı fiyatını düşürmesinin engellenebilmesi, üretim, işletme, araştırma, pazarlama faaliyetlerinin tek elden yürütülerek uluslar arası piyasada tek oyuncu olarak Türkiye’nin çıkarlarının korunabilmesi için devlet tekelinin önemli olduğu düşünülmektedir.
Ancak, şu haliyle Eti Bor A.Ş.’nin verimli çalışmadığı, bordan yeterli kazancı elde edemediği açıktır. Eti Bor A.Ş.’nin politikalarının tartışmaya açılması gerekmektedir.
Bor kaynaklarının çıkarılması, işletilmesi, pazarlanması devlet tekelindedir. Ancak, yerli sanayicilerin bor uç ürünleri üreten işletmeleri ve bor kullanan sanayileri kurulmasında herhangi bir yasal engel veya ekonomik sakınca bulunmamaktadır. Tersine, bu ülkemizin bordan elde ettiği geliri kısa sürede birkaç katına çıkarabileceğinden, desteklenmelidir. Sanayiciler, bor ürünlerini üretmelerinin önünde en önemli engellerden biri olarak Eti Bor A.Ş.’nin ham boru yurt dışına sattığından daha pahalıya yurt içine satmasını göstermektedir. Eti Bor A.Ş.’nin bu politikasının sebepleri araştırılmalıdır.
Türkiye’deki bor yataklarının yerlerinin, miktarının ve ekonomik değerinin tespiti için bu güne kadar kapsamlı bir çalışma yapılamamıştır. Öncelikli hedef olarak MTA ve Eti Bor A.Ş.’nin ortak çalışmasıyla arama faaliyetlerine başlanması gerekmektedir.
Özel sektörün bor kullanan sanayilere yatırım yapması devletçe teşvik edilmelidir. Bu amaçla çeşitli teşviklerin sağlandığı bor serbest bölgeleri kurulabilir. Bu serbest bölgelerde özellikle, yüksek teknolojili bor ürünlerinin araştırılması, patentli ürünlerin üretilmesi teşvik edilmelidir.
Bor madeninin bilinen kullanım alanlarının araştırmak ve yeni kullanım alanlarının keşfedilmesini sağlamak için özerk bir bor AR-GE enstitüsü kurulmalıdır. Yine bu enstitü bünyesindeki araştırma gruplarınca uluslar arası bor pazarı takip edilerek Türkiye’nin en büyük rezerv ülkesi olarak gücünü, etkinliğini artırıcı önlemler geliştirilmelidir. Kurulacak AR-GE enstitüsü ile geliştirilecek ürünleri kullanacak sektörlerin, yurt içindeki ve yurt dışındaki üniversitelerin ve araştırma kurumlarının işbirliği sağlanmalıdır.
Bor madenlerini devlet adına işleten Eti Bor A.Ş.’nin nitelikli, iyi eğitimli personelle takviye edilmesi, personelin AR-GE çalışmalarına etkin katılımının sağlanması, kurumun daha verimli ve etkili bir yönetim yapısına kavuşturulması büyük önem arz etmektedir. Eti Bor tesislerinin modernizasyonuna önem verilmesi, tesislerin standartlara uygun kaliteli ürünleri üretebilecek seviyeye getirilmesi gerekmektedir. Dünya talebinin ham bordan rafine bor ürünlerine kaymakta olduğu göz önünde bulundurularak rafine ürünleri üretecek tesislere yatırım yapılması önem kazanmaktadır.
http://yusufguleryuz.com/turkiyenin-hazinesibor-madeni/
http://yusufguleryuz.com/turkiyenin-hazinesibor-madeni/
Yorumlar
Yorum Gönder